Search This Blog

24 February 2016

A Railroad Odyssey - Eastern Express ( I )

Bir Demiryolu Macerası - Doğu Ekspresi ( I )

31 Ocak 2012 tarihinde son anahat treni ve 18 Haziran 2013 tarihinde son banliyö treni Haydarpaşa'yı terkettikten sonra üzerimize bir ağırlık çöktü. Önce şaşkın tavuklar gibi ortalıkta dolandık sonra "Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak" diye bağırdık daha sonra geyik sesine giden avcı misali derinlerden gelen ray tıkırtılarının peşine takılıp 20 Şubat 2014 günü kendimizi yollara vurduk.


Buluşma noktamız Ankara Gar olarak saptandıktan sonra perşembe sabah erkenden kendimi otobüse atıyorum. Şoförün ensesinden hem yolu hem de göstergeleri dikizliyorum. Hayvan 1800 devirde 120 basıyor tık yok. Gözlerim akıp giden beyaz çizgilere bakarken bir zamanlar Haydarpaşa’dan kalkan trenlerin Kars’a kadar gittiğini hatırlıyor ve trenleri elimizden alan iradenin gözlerinden öpüyorum.


Ankara'ya ayak bastıktan sonra fazla zaman kaybetmeden direk bildik mekanlara dalıyorum. Sakarya caddesinde yakıt ikmali yaptıktan sonra yolluk hazırlıklarımı tamamlıyor ve buluşma noktasına doğru yürüyüşe geçiyorum. Yol boyunca Ankara'nın halini gördükçe malum belediye başkanının kulaklarını çınlatmadan edemiyorum.


Ankara Gar'a geldiğimde bizleri Kars'a taşıyacak olan Doğu Ekspresi'nin 22008 makina önderliğinde 3. yolda hazır beklediğini görünce eski bir dostu görmüşcesine seviniyorum. Hasret kaldığım dizel homurtularını dinlerken bir yandan da vadiler boyunca Kars platosuna tırmanan makinanın kükremesini düşünüyorum.


Bir süre sonra bohçaları ile birlikte Ankara takımı tamamlandı ve hareket saati yaklaştıkça heyecan tavana vurdu.


Önümüzde Ankara'dan Kars'a uzanan Anadolu'nun bağrında 24 saatten uzun sürecek ve bir kısmımız için bilinmezlerle dolu zorlu bir yol vardı.


Ankara'dan 18:00 da yola çıktıktan sonra hava Kırıkkale'ye gelmeden kısa sürede karardı. Günün bomba haberi ise makinistin arkadaşımız olmasıydı. Kayseri'ye kadar gerek yataklıda gerek restoranda gerekse lokomotif markizinde vakit geçirerek senkronizasyonu ve trenle bütünleşmeyi sağladık.


Gece yarısı gibi Kayseri'ye ulaştığımızda İzmir'den uçakla gelen ve maceraya bu noktadan katılan arkadaşlarla birleştik. Kısa bir süre hasret giderdikten sonra yolculuk notlarımız üzerinde son değerlendirmelerimizi yaptık. Çay ve kahvelerimizi yudumlarken hedef noktaları telefon numaraları erzak durumu ve kompartman paylaşımını gözden geçirip onayladık.


Bir süre sonra üzerimize günün yorgunluğu çöktü ve kafayı vurup yattık. Arkamızda ray tıkırtıları arasında boş koridorlar ve içinden zaman zaman horultular yükselen kompartmanlar kalmıştı.


Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte uyandığımızda kendimizi Sivas'ın doğusunda bulduk. Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da GPS ve harita üzerinden nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyorduk.


22000 lik makinanın sesi Çaltı vadisi boyunca yayılırken trenimiz şahmeran misali ırmağın bir sağında bir solunda yol almaya devam ediyordu.


Karakuzulu Köyü


Çaltı Çayı Sivas Kangal Çaltepe Köyü kuzeyinde Tecer Dağlarından yola çıkar.


160 km boyunca doğuya doğru akarak Çaltı Köyü yakınlarında Karasu ile birleşir.


Cürek Köyü ve Köprüsü


Divriği yakınlarında eski demiryolu köprüsü. Bu köprünün hemen arkasında ileriden gelen toprak yolun bağlandığı tarihi Kız Köprüsü yer almaktadır.


Çaltı ( Çobandurağı ) Köyü


Pingan ( Adatepe ) Köyü ve Köprüsü


Pingan Köyünden hemen sonra Karasu Irmağı dar ve sarp bir kanyonda özgürce akmakta iken bir kaç yıl önce buraya yapılan Bağıştaş-II barajı ile prangaya vurulmuştur.


Pingan Kapısı denilen bu bölgede trenimiz HES arkası durgun sulardaki yansıması ve dik yamaçlardaki yankısı ile adeta görsel bir şölen sahneliyordu. 39 25 34.82N - 38 25 24.12E


Nordin ( Kayacık ) Köyü ve Köprüsü


Dizginlenen Karasu'nun dingin yüzeyindeki yansımalarda derin düşüncelere daldık.


Bağıştaş Tren İstasyonu


Bağıştaş-I Barajı


Pingan Kapısı ötesinde Karasu üzerinde inşa edilmekte olan Bağıştaş-I Barajının suları altında kalacak olan eski demiryolu hattının viyadükler ve tünellerle daha yüksek bir kota taşındığını gördük.


Hemzemin geçitlerde saatte 60 km hızla gelen yaklaşık 800 tonluk trenin önüne kamyonuyla birlikte atlayan mekanik dalından doktoralı yurdum insanı TIR şoförlerini gördük.


Su altında kalacak karayolunu kurtarmak için yapılan İliç-Refahiye Yolu Viyadüğü’nü gördük.


Atma Köyü ve Köprüsü


Karasu'nun Atma-Yahşiler arasındaki bölümünün rafting parkuru olarak kullanıldığını öğrendik.


Yahşiler'de Karakartal ve Çarşı sevgisini gördük.


Karasu vadisi boyunca erozyonun yavaş yavaş elimizden alıp götürdüğü çıplak dağlarımıza ve topraklarımıza bakarken aklımıza Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde yazdığı daldan dala atlayarak Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna gidebilen sincap geldi.


Bir süre sonra uzaktan Kemah Kalesi göründü.


Kaleye bakarken Karasu’nun karşı kıyısında Sultan Melik Gazi Türbesi’ni fark ettik.


Kısa bir süre sonra da Kemah’a ulaştık.

* Öyküde kullanılan görsellerden bir kısmı Trenyolu Grubu üyelerine aittir.

doctor's log : stardate 2016.2402 ... to be continued

No comments:

Post a Comment