Bir Demiryolu Macerası - Doğu Ekspresi ( I )
31 Ocak 2012 tarihinde son anahat treni ve 18 Haziran 2013 tarihinde son banliyö treni Haydarpaşa'yı terkettikten sonra üzerimize bir ağırlık çöktü. Önce şaşkın tavuklar gibi ortalıkta dolandık sonra "Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak" diye bağırdık daha sonra geyik sesine giden avcı misali derinlerden gelen ray tıkırtılarının peşine takılıp 20 Şubat 2014 günü kendimizi yollara vurduk.
31 Ocak 2012 tarihinde son anahat treni ve 18 Haziran 2013 tarihinde son banliyö treni Haydarpaşa'yı terkettikten sonra üzerimize bir ağırlık çöktü. Önce şaşkın tavuklar gibi ortalıkta dolandık sonra "Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak" diye bağırdık daha sonra geyik sesine giden avcı misali derinlerden gelen ray tıkırtılarının peşine takılıp 20 Şubat 2014 günü kendimizi yollara vurduk.
Buluşma noktamız Ankara Gar olarak saptandıktan sonra
perşembe sabah erkenden kendimi otobüse atıyorum. Şoförün ensesinden hem yolu hem de göstergeleri dikizliyorum. Hayvan 1800 devirde 120 basıyor tık yok.
Gözlerim akıp giden beyaz çizgilere bakarken bir zamanlar Haydarpaşa’dan kalkan
trenlerin Kars’a kadar gittiğini hatırlıyor ve trenleri elimizden alan iradenin
gözlerinden öpüyorum.
Ankara'ya ayak bastıktan sonra fazla zaman kaybetmeden direk
bildik mekanlara dalıyorum. Sakarya caddesinde yakıt ikmali yaptıktan sonra yolluk
hazırlıklarımı tamamlıyor ve buluşma noktasına doğru yürüyüşe geçiyorum. Yol
boyunca Ankara'nın halini gördükçe malum belediye başkanının kulaklarını
çınlatmadan edemiyorum.
Ankara Gar'a
geldiğimde bizleri Kars'a taşıyacak olan Doğu Ekspresi'nin 22008
makina önderliğinde 3. yolda hazır beklediğini görünce eski bir dostu görmüşcesine seviniyorum. Hasret kaldığım
dizel homurtularını dinlerken bir yandan da vadiler boyunca Kars platosuna
tırmanan makinanın kükremesini düşünüyorum.
Bir süre sonra bohçaları ile birlikte Ankara takımı tamamlandı ve hareket saati yaklaştıkça heyecan tavana vurdu.
Önümüzde Ankara'dan
Kars'a uzanan Anadolu'nun bağrında 24 saatten uzun sürecek ve bir
kısmımız için bilinmezlerle dolu zorlu bir yol vardı.
Ankara'dan 18:00 da yola çıktıktan sonra hava Kırıkkale'ye
gelmeden kısa sürede karardı. Günün bomba haberi ise makinistin arkadaşımız olmasıydı.
Kayseri'ye kadar gerek yataklıda gerek restoranda gerekse lokomotif markizinde
vakit geçirerek senkronizasyonu ve trenle bütünleşmeyi sağladık.
Gece yarısı gibi
Kayseri'ye ulaştığımızda İzmir'den uçakla gelen ve maceraya bu noktadan katılan arkadaşlarla birleştik. Kısa bir süre hasret giderdikten sonra yolculuk
notlarımız üzerinde son değerlendirmelerimizi yaptık. Çay ve kahvelerimizi yudumlarken hedef noktaları telefon
numaraları erzak durumu ve kompartman paylaşımını gözden geçirip onayladık.
Bir süre sonra üzerimize günün yorgunluğu çöktü ve kafayı
vurup yattık. Arkamızda ray tıkırtıları arasında boş koridorlar ve içinden
zaman zaman horultular yükselen kompartmanlar kalmıştı.
Güneşin ilk
ışıklarıyla birlikte uyandığımızda kendimizi Sivas'ın doğusunda bulduk. Bir
yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da GPS ve harita üzerinden nerede
olduğumuzu anlamaya çalışıyorduk.
22000 lik makinanın sesi Çaltı vadisi boyunca yayılırken
trenimiz şahmeran misali ırmağın bir sağında bir solunda yol almaya devam
ediyordu.
Karakuzulu Köyü
Çaltı Çayı Sivas Kangal Çaltepe Köyü kuzeyinde Tecer Dağlarından yola çıkar.
160 km boyunca
doğuya doğru akarak Çaltı Köyü yakınlarında Karasu ile birleşir.
Cürek Köyü ve Köprüsü
Divriği yakınlarında
eski demiryolu köprüsü. Bu köprünün hemen
arkasında ileriden gelen toprak yolun bağlandığı tarihi Kız Köprüsü yer
almaktadır.
Çaltı ( Çobandurağı ) Köyü
Pingan ( Adatepe ) Köyü ve Köprüsü
Pingan Köyünden hemen sonra Karasu Irmağı dar ve sarp bir
kanyonda özgürce akmakta iken bir kaç yıl önce buraya yapılan Bağıştaş-II
barajı ile prangaya vurulmuştur.
Pingan Kapısı denilen bu bölgede trenimiz HES arkası durgun sulardaki
yansıması ve dik yamaçlardaki yankısı ile adeta görsel bir şölen
sahneliyordu. 39 25 34.82N - 38 25 24.12E
Nordin ( Kayacık ) Köyü ve Köprüsü
Dizginlenen Karasu'nun dingin yüzeyindeki yansımalarda derin
düşüncelere daldık.
Bağıştaş Tren İstasyonu
Bağıştaş-I Barajı
Pingan Kapısı ötesinde Karasu üzerinde inşa edilmekte olan
Bağıştaş-I Barajının suları altında kalacak olan eski demiryolu hattının
viyadükler ve tünellerle daha yüksek bir kota taşındığını gördük.
Hemzemin geçitlerde saatte 60 km hızla gelen yaklaşık 800
tonluk trenin önüne kamyonuyla birlikte atlayan mekanik dalından doktoralı
yurdum insanı TIR şoförlerini gördük.
Su altında kalacak karayolunu kurtarmak için yapılan
İliç-Refahiye Yolu Viyadüğü’nü gördük.
Atma Köyü ve Köprüsü
Karasu'nun Atma-Yahşiler arasındaki bölümünün rafting
parkuru olarak kullanıldığını öğrendik.
Yahşiler'de Karakartal ve Çarşı sevgisini gördük.
Karasu vadisi boyunca erozyonun yavaş yavaş elimizden alıp
götürdüğü çıplak dağlarımıza ve topraklarımıza bakarken aklımıza Evliya Çelebi’nin
Seyahatname’sinde yazdığı daldan dala atlayarak Anadolu’nun bir ucundan diğer
ucuna gidebilen sincap geldi.
Bir süre sonra uzaktan Kemah Kalesi göründü.
Kaleye bakarken Karasu’nun karşı kıyısında Sultan Melik Gazi
Türbesi’ni fark ettik.
Kısa bir süre sonra da Kemah’a ulaştık.
* Öyküde kullanılan görsellerden bir kısmı Trenyolu Grubu üyelerine aittir.
doctor's log : stardate 2016.2402 ... to be continued
doctor's log : stardate 2016.2402 ... to be continued
No comments:
Post a Comment