Search This Blog

25 December 2016

Essays on Beer - Paulaner Salvator

Bira Üzerine Denemeler - Paulaner Salvator


Alp'lerin güneyine kadar geldiğinizde kuzeyden gelen yoğun bira kokusunun çekim gücüne kapılarak kendinizi Bavyera topraklarında bulmanız kuvvetle muhtemeldir. 1627 yılında ise Bavyera Dükü Maximilian I'in davetine uyan Paulaner keşişleri İtalya'dan hareketle Münih çevresine gelirler ve Au köyüne demir atarak Neudeck Manastırı'na yerleşirler. Bir süre sonra "keşişliğin fıtratında var" diyerek 1634 yılında kendileri için bira demlemeye başlarlar. Buradan yola çıkarak 1634 yılı Paulaner Brauerei'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bir Paskalya Orucu öncesi çoparlardan birinin kafasına taş düştüğünde "lan o'lum madem 46 günlük oruç boyunca katı gıda yemiyoruz bari biramızı sağlam yapalım da telef olup gitmeyelim" şeklinde zeka patlaması yaşandığı söylenmektedir. İşte bu patlamanın küllerinden doğan ve keşişlerin "sıvı ekmek" olarak tanımladıkları mayşe oranı yüksek bu bira günümüz bock tipi biralarının yakın geçmişdeki atalarındandır.



Hikayeye göre yaptıkları "sıvı ekmek" ile beslenmelerine devam eden keşişler bir süre sonra huylanıp kıllanmaya başlarlar. Biri "biz bu zıkkımı zamanlı zamansız içiyoruz ama acaba doğru mu yapıyoruz" diğeri "bu konuyu en iyisi Papa'ya soralım" öteki "Papa'ya soracağımıza bir fıçı gönderelim, uygun görürse halka da satar masrafları kurtarırız" der. Münih'den at arabasıyla yola çıkan fıçı yol boyunca bir ısınıp bir soğuyarak ve devamlı sallanarak haftalar sonra Roma'ya ulaştığında içindeki bira biralıktan çıkar. Papa kendisine sunulan bardaktan bir yudum aldığında önce "hay bin kunduz ne sikiim şey lan bu!" diye höykürür sonra da (demek ki kazmalar bu boktan birayla acı çekip tövbe ediyorlarmış diye düşünüp) "tamam evladım, bana bira göndermenize gerek yok bu berbat şeyi her daim içebilirsiniz" diyerek keşişleri kapı önüne koyar. Böylece keşişlerin halka bira satma hayali 1780 yılında Bavyera Dükü Karl Theodor izin verinceye kadar gerçekleşmez.



Mendicant öğretisini takip eden Paulaner keşişleri kurucuları Saint Francis of Paola'yı anmak için her yılın 2 Nisan günü etkinlik düzenlerler. 1780 yılındaki etkinlikte içilecek olan birayı hazırlama görevi keşişlerden Brother Barnabas'a verilir. Bir demleme ustası olan Barnabas eski formüle yeni şeyler de ekleyerek yüksek alkollü sıkı bir bira demler. Anma etkinlikleri başlamadan önce ilk bira kupasının "Salve, pater patriae! Bibes, princeps optimae!" diyerek Bavyera Dükü'ne verilmesi usüldendir ve Barnabas'ın birasını bir dikişte mideye indiren Dük ile etkinliğe katılanlar bu yeni birayı çok beğenirler. Etkinlik sonrası Dük Karl Theodor keşişlerin Holy Father Beer dedikleri bu biranın halka satılmasına izin verirken Brother Barnabas da şehir konseyi tarafından "dürüst ve çalışkan demleme ustası" olarak ilan edilir.



Brother Barnabas öncülüğünde bira üretimi her yıl arttıran Neudeck Manastırı 1799 yılında Napoleon Bonaparte'ın kilise mallarını devletleştirmesi sonucu çalışmalarını durdurur. Franz Xaver Zacherl atıl durumdaki üretim tesislerini 1806 yılında kiraladıktan sonra 1813 yılında tamamen satın alır ve unutulmakta olan Holy Father Beer efsanesini ayağa kaldırır. 1849 yılında Zacherl'in ölümünden sonra yeğenleri Heinrich ve Ludwig Schmederer işin başına geçerler. Salvator adıyla satılan biranın kısa zamanda pek çok taklidinin ortaya çıkması üzerine 1899 yılında mahkemeye başvuran yeğenler Salvator adının telif hakkını alırlar. Bu tarihden sonra Salvator adı altında klonlanmış doppelbock üretimi sona erse de günümüzde -ator eki doppelbock biralarda yaygın olarak kullanılmaktadır.



Biralarına ve eğlenceye düşkün Bavyera halkı Brother Barnabas'ın birası Salvator'u unutmaz ve her yıl oruç döneminde festival düzenlemeye başlar. Günümüzde Starkbierfest olarak bilinen bu etkinlik her yıl mart ayı içinde yapılmakta ve 2 hafta kadar sürmektedir. Octoberfest tüm dünyada popüler olsa da Starkbierfest'e daha çok yerel halk ilgi göstermektedir. Eski manastırın bulunduğu alandaki Paulaner am Nockherberg bahçesi festivalin merkezi olmakla birlikte Münih'deki pek çok bar ve üretici etkinliğe katılmaktadır.



Bu kadar keşiş muhabbetinden sonra dilim damağım kurumuş olarak Paulaner Brauerei GmbH & Co. KG tarafından Almanya'da üretilen Doppelbock Lager tipi bu birayı yavaşca bardağa doldurdum. Karşımda üzerinde 3-4 parmak kalınlığında vakuoler köpüğü ile hafif bulanık kızıla çalar koyu kırmızı renkte Beerader Barnabas'ın ruhu duruyordu. Masaya üç defa vurduktan sonra bardağı burnuma yaklaştırdığımda ciğerlerim hafif tatlımsı bol mayamsı biraz meyvemsi biraz da alkolik aroma ile duruma vakıf oldu. İlk yudumda ocaktan yeni çıkmış köy ekmeği ile orta şekerli kahve içiyormuşum fazına girsem de arkasından meyve tonları eşliğinde karamelize şeker hafifden başlayıp artarak yayılan şerbetçi otlarının acılığı ve alkol sıcaklığı ile sağlam bir bira içtiğimi anladım. Biranın sağlamlığı içerdiği % 7.9 oranındaki alkolden değil % 18.3 oranındaki mayşeden geliyor. Başlardaki güzel köpük arkasında ince dantel formasyonu bırakarak kısa zamanda gözden kayboluyor. Hafif derecede asidite ile orta derecede karbonasyon içeren biranın içimi tok. Son yuduma geldiğimde alkolik acılık yavaş yavaş tatlıya bağlanırken yüzlerce yıllık formülü günümüze taşıyanları saygıyla andım.

Her içtiğimde 365 gün oruç tutasım gelen bu biraya toplamda 85/100 puan veriyor ve çok iyi (85-89) olarak değerlendiriyorum.

Not : Biralar hakkındaki farklı görüş, düşünce ve kanaatleri Beer Advocate ve Rate Beer ile Bira Sevdası ve Beerader sitelerinde bulabilirsiniz.

Bu yazıda araştırma ve inceleme sonucunda elde edilmiş kişisel kanaatler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında paylaşılmıştır. İçeriğinde önerme, özendirme, tanıtım, reklam ve öküz altında buzağı bulunmamaktadır. Atın ölümü arpadan olsun, azı karar çoğu zarar ya da bi kereden bişey olmaz demeyin. Siz doktor'un dediğini yapın yaptığını yapmayın. İçseniz de içmeseniz de alkol sağlığa zararlıdır !

Bu yazının hazırlanmasında internet kaynaklarından yararlanılmıştır ve kullanılan görsellerin tüm hakları sahiplerine aittir

In the preparation of this paper was benefited from internet sources and all rights of the images belong to their respective owners.

doctor's log : stardate 2016.2512 ... to be continued

02 December 2016

Essays on Beer - Birra Moretti

Bira Üzerine Denemeler - Bira Moretti


Ege güneşi altında güneye yelken basarken Mora'yı döndükten bir süre sonra ufukta Roma toprakları belirmeye başlar. Karaya ayak basıp kıchınız sandalyeyle buluştuğunda "una birra, per favore?" çağrınızın karşılığı olarak masanıza Birra Moretti konulmuyorsa ya da Türkiye'den geldiğinizi söylediğinizde servis yapan arkadaş "mamma, li Turchi!" diye geyik yapmıyorsa rotadan saptığınızı düşünebilirsiniz.



1859 yılında İtalya'nın Friuli bölgesi henüz Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hakimiyeti altındadır. Bölgede ulusal direniş sürerken 37 yaşındaki Luigi Moretti Udine şehrinde bir bira ve buz fabrikası kurmaya başlar. 1860 yılının yaz ayları geldiğinde ilk Moretti şişeleri raflar ve masalar üzerinde biterken bira alemindeki yolculukları daha yeni başlıyordu.



1942 yazının güneşli bir gününde Luigi'nin kuzeni Lao Menazzi Moretti elinde fotoğraf makinası Udine sokaklarında dolaşırken Trattoria Boschetti önünde birasını yudumlayan efendi bir adam görür. Fotoğrafını çekmek için izin isteyip karşılığında ne istediğini sorduğunda aldığı cevap karşısında şaşırır ... "cal mi dedi di bevi, mi baste - bana bir bira alsan iyi olur" diyen bu bıyıklı adam o günden beri Birra Moretti etiketlerinde birasını yudumlamaya devam etmektedir.



Güneylilerin iyi şarap kuzeylilerin iyi bira yaptıkları söylense de insan sıcak havalarda birayı kafaya dikip serinlemekten başka bir şey düşünmez. Bu durumda Moretti'nin birasının kızgın güneş altında ve biraz da ulusal heyecanla çizmeyi baştan başa katetmesi zor olmamıştır. İtalya'nın kuzeyinden çıkan Birra Moretti kısa zamanda Sicilya'nın batı ucuna kadar ulaşmış ve 1996 yılında Heineken tarafından yutulduktan sonra bugün pek çok ülkeye ihraç edilmektedir.



Heineken Italia S.p.A. tarafından İtalya'da üretilen Euro Pale Lager tipi bu birayı İtalya tatillerinin sıcak yaz günlerinde su niyetine içmek sevaptır. Berrak açık sarı renkli biranın üzerinde 2 parmak kalınlığında arkasında iz bırakmadan kısa zamanda kaybolan beyaz renkte köpük yer alır. Çoğu zaman köpük bardağı terketmeye fırsat bulamadan biranın bardağı terkettiği söylenir. İnce gövdeli orta derecede asidite ve karbonasyona sahip birayı mideye indirdiğinizde ağzınızda hafif tatlı malt ve şerbetçiotu tadı kalır. Genellikle ilk şişe insanı kesmez acilen ikincisi istenir. Bir süre sonra ruhunuz huzura kavuşup arkanıza yaslandığınızda elinizde tuttuğunuz boş şişeye bakarken Mike Hammer hikayelerindeki yavruları hatırlar ve "mamma mia" diye sayıklamaya başlarsınız J

% 4.6 alkol içeren bu biraya toplamda 75/100 puan veriyor ve idare eder (70-79) olarak değerlendiriyorum.


Not : Biralar hakkındaki farklı görüş, düşünce ve kanaatleri Beer Advocate ve Rate Beer ile Bira Sevdası ve Beerader sitelerinde bulabilirsiniz.

Bu yazıda araştırma ve inceleme sonucunda elde edilmiş kişisel kanaatler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında paylaşılmıştır. İçeriğinde önerme, özendirme, tanıtım, reklam ve öküz altında buzağı bulunmamaktadır. Atın ölümü arpadan olsun, azı karar çoğu zarar ya da bi kereden bişey olmaz demeyin. Siz doktor'un dediğini yapın yaptığını yapmayın. İçseniz de içmeseniz de alkol sağlığa zararlıdır !

Bu yazının hazırlanmasında internet kaynaklarından yararlanılmıştır ve kullanılan görsellerin tüm hakları sahiplerine aittir

In the preparation of this paper was benefited from internet sources and all rights of the images belong to their respective owners.

doctor's log : stardate 2016.0212 ... to be continued

25 October 2016

Essays on Beer - Mythos

Bira Üzerine Denemeler - Mythos


Gökyüzünün bulutlanıp havaların soğuduğu ve yaprakların renkten renge girip sonra da döküldüğü bu hazan mevsiminde sabahları ne giysem diye düşünürken ya da dumanı tüten bir bardak çayı yudumlarken aklıma güneşli yaz günleri gelir ve yüzümde tatlı bir gülümseme ile gözlerim bir an için sonsuz maviliklere uzanır. Devamında Altın Post'un peşindeki Argonot'lar gibi Ege'nin karşı yakasında dolanırken Siren'lerden kurtulup önüme ilk çıkan taverna gölgesine demir attığımda karşıma yeşil renkli bir "efsane" çıkar : Mythos !



Mythos Biracılığın kökleri 1968 yılında kurulan ve Alman Henninger biralarının dışalımını yapan Henninger Hellas SA şirketine uzanır. 1992 yılında el değiştiren şirket 1994 yılında Northern Greece Brewery Ltd adını alır ve yerel bir bira yapmak için çalışmalara başlar.


İlk olarak 1997 yılında üretilen Mythos'un pazardaki başarısını takiben şirket 2000 yılında Mythos Biracılık adını alır ve 2008 yılında Carlsberg Grubuna katılır. Bugün Selanik'te üretimine devam eden şirket bu ödüllü yunan birasını yurtiçinin yanısıra yurtdışına da pazarlamaktadır.



Mythos Brewery SA tarafından Yunanistan'da üretilen Euro Pale Lager tipi güneş deniz ve kum kokan bu bira Ege denizi kıyısında ya da Ege denizi hasretiyle içilmelidir yoksa efsaneyi anlamakta güçlük çekersiniz. Sıcak bir yaz günü bardağa doldurduğunuzda üzerinde 2 parmak kalınlığında beyaz renkte köpük yer alır. Berrak sarı renkteki bira yudum yudum eksilirken köpük arkasında ince dantel formasyonu bırakarak onu takip eder. Kompleks biralardaki aromayı aramayın bulamazsınız ama bir yudum alırsınız ne fazlası vardır ne de eksiği. Biraz malt ve şerbetçiotu ile biraz elma ve badem aroması orta derecede asidite ve karbonasyon eşliğinde içinizi doldurur. Hafif tatlı-ekşi ince gövdeli biranın içimi insanı rahatlatır. Geride damağınızdaki hafif acılık ile birlikte rüzgarla savrulan ufka dalıp giden bakışlarınız kalır.

% 5 alkol içeren bu biraya toplamda 75/100 puan veriyor ve idare eder (70-79) olarak değerlendiriyorum.



Not : Biralar hakkındaki farklı görüş, düşünce ve kanaatleri Beer Advocate ve Rate Beer ile Bira Sevdası ve Beerader sitelerinde bulabilirsiniz.

Bu yazıda araştırma ve inceleme sonucunda elde edilmiş kişisel kanaatler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında paylaşılmıştır. İçeriğinde önerme, özendirme, tanıtım, reklam ve öküz altında buzağı bulunmamaktadır. Atın ölümü arpadan olsun, azı karar çoğu zarar ya da bi kereden bişey olmaz demeyin. Siz doktor'un dediğini yapın yaptığını yapmayın. İçseniz de içmeseniz de alkol sağlığa zararlıdır !

Bu yazının hazırlanmasında internet kaynaklarından yararlanılmıştır ve kullanılan görsellerin tüm hakları sahiplerine aittir.

In the preparation of this paper was benefited from internet sources and all rights of the images belong to their respective owners.


doctor's log : stardate 2016.2510 ... to be continued

11 October 2016

Essays on Beer - Robinsons Old Tom

Bira Üzerine Denemeler - Robinsons Old Tom‍‍


Merhaba dünyalılar ! Bu gün zamanda yelken açarak 1800'lerin İngiltere'sinde Stockport şehrine dönüyoruz. Öykümüz William Robinson'un 1838 yılında, kendi toprağı üzerindeki, Unicorn Inn adlı barı satın alması ve büyük oğlan George'un burada bira üretimine soyunmasıyla başlıyor.


1859 yılında dümene geçen küçük oğlan Frederic arka tarafdaki depoyu satın alarak işleri büyütmeye karar veriyor ve 1860'larda Robinsons biraları çevredeki pek çok barda bulunur hale geliyor. Bir süre sonra da ürettiği biraların satış koşullarının kalitesini kontrol etmek gibi "tamamen duygusal" bir kararla, 1878 yılından öldüğü 1890 yılına kadar, 12 özel barı satın alıp düzenliyor ve üretimden satışa zincir biracılığın temelini atıyor. Zaman içinde irili ufaklı bir kısım biracılık tesislerini bünyesine katarak üretimini arttıran Robinsons hanedanı bugün 5. ve 6. kuşak olarak geniş bir çevrede 300 den fazla mekanı kontrol etmekte ve 150 den fazla ülkeye satış yapmaktadır.


Tarihi bira fabrikası bugün hem üretim hem müze hem de bar olarak kullanılmaktadır. Ücreti karşılığında haftanın belirli günleri 15-20 kişilik gruplar halinde kabul edilen meraklılar yaklaşık 1 saat süren tur boyunca rehber eşliğinde üretimin her aşaması hakkında bilgi sahibi olmakta, eski bakır ekipman ile yeni paslanmaz çelik ekipmanı kıyaslamakta ve bir çok tarihi obje ile birlikte uzun yıllar bira dağıtımı yapmış atların son örnekleri olan Regent ve Royale'i görmektedirler. Tur sonunda 3 farklı biradan oluşan tadım aşamasını tamamlayanlar isterlerse bara geçerek bira ve geleneksel lezzetler eşliğinde karınlarını doyurabilmekte ya da satış bölümünde çoktan seçmeli biralar ve hediyelik eşyalar arasında kaybolabilmektedirler.


Old Tom ilk olarak 1899 yılında üretilmiştir. Üretildikten sonra baş demleme ustası bahçede güneşlenen fabrikanın yaşlı kedisi Tom'u şişenin üzerine kazıyarak ölümsüzlüğe yolcu etmiştir. 117 yıllık yolculuğunda bugün de, müzedeki el yazması defterde korunan, 1899 yılındaki ilk tarife göre üretilmektedir. World Beer Awards yarışmasında 2009 yılında aldığı World's Best Beer, World's Best Ale ve World's Best Dark Ale ödüllerinin yanısıra girdiği diğer yarışmalardan da pek çok ödül kazanmıştır. Ölümsüz Yaşlı Kedi bugün yalnız olmayıp Chocolate Tom ve Ginger Tom adlı arkadaşları bulunmaktadır.



Frederic Robinsons Ltd tarafından İngiltere'de üretilen Old Ale tipi bu birayı bardağa doldurduktan sonra uzun süre şişenin içinden çıkacak kedi'yi bekledim. Baktım gelen giden yok 1 parmak kalınlığında vakuoler krem renkteki köpük altına saklanan koyu kızıl kahve renkteki birayı yudumladığımda damarlarıma yayılan huzurla güneşlenen kedi'nin yıllar içinden süzülüp gelen ruhuna ortak oldum. Bardak içini doldurarak burundan giren hafif tatlı, meyvemsi, biraz mayamsı, biraz da ormansı kokuyu takiben ağzımın içini dolduran karanlık meyveler, tatlı maya, az yanık karamel, bitter çukulata, vanilya, esmer ekmek ve baharat tadıyla kendime geldim. Gözlerim arkasında bir şey bırakmadan kısa zamanda bardağı terk eden köpüğe bakarken damağımdaki derinden gelen şerbetçiotunun hafif acılığı ve az şekerli kahve tadı olaya noktayı koydu. Hafif-orta derecede karbonasyon içeren biranın % 8.5 luk alkol oranı kedi gibi şişe içine çok iyi gizlenmiş ve ancak içtikten sonra yanaklarınızda ısı şeklinde ortaya çıkıyor.

Kedi ruhu taşıyan bu ödüllü biraya toplamda 90/100 puan veriyor ve süper (90-94) olarak değerlendiriyorum.


Not : Biralar hakkındaki farklı görüş, düşünce ve kanaatleri Beer Advocate ve Rate Beer ile Bira Sevdası ve Beerader sitelerinde bulabilirsiniz.

Bu yazıda araştırma ve inceleme sonucunda elde edilmiş kişisel kanaatler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında paylaşılmıştır. İçeriğinde önerme, özendirme, tanıtım, reklam ve öküz altında buzağı bulunmamaktadır. Atın ölümü arpadan olsun, azı karar çoğu zarar ya da bi kereden bişey olmaz demeyin. Siz doktor'un dediğini yapın yaptığını yapmayın. İçseniz de içmeseniz de alkol sağlığa zararlıdır !

Bu yazının hazırlanmasında internet kaynaklarından yararlanılmıştır ve kullanılan görsellerin tüm hakları sahiplerine aittir.

In the preparation of this paper was benefited from internet sources and all rights of the images belong to their respective owners.

doctor's log : stardate 2016.1010 ... to be continued

24 August 2016

Essays on Beer - Tuborg Gold

Bira Üzerine Denemeler - Tuborg Gold


Bu memleketin insanları yıllar yılı her konuda farklı noktalarda yer almışlar ama her zaman "Yok Aslında Birbirimizden Farkımız Ama Biz Osmanlı Bankasıyız" diyerek yollarına devam etmişlerdir. Benzer şekilde 70'lerden beri süregelen Efes mi Tuborg mu probleminin çözümünde içtiklerinin bira olduğunu anladıklarında sorun kalmamıştır. Eskiden bira bakkallarda satılırdı ve bira istediğinizde önünüze tombul şişeyi dayarlardı. Efes yerine Tuborg istiyorsanız özellikle belirtmeniz gerekirdi. Ayrıca Tuborg şişeleri depozitosu daha fazla olduğu için bir şeyler toplayıp satan çocuklar arasında daha geçerliydi. Bilimsel bir yaklaşımla lineer akselerasyon kapsamında incelediğimizde "Kral Bira Lüks Bira" noktasından hereketle "Adam Gibi Bira" noktasına ulaşıncaya kadar Efes'in tozunu yutan Tuborg son yıllarda olması gerektiği yere doğru hareketlenmiş ve pazar payının % 20'yi aşması üzerine mahallenin dayısı "Bira Olmak Kolay Efes Olmak Zor" şeklinde takozlama operasyonuna başlamak zorunda kalmıştır. Tüketici olarak bizler de "Onun Bunun Derdi Bizi mi Gerdi" diyerek pazardaki bira çeşitliliğinde artışa yol açan bu tatlı rekabeti hayırlara vesile olması açısından tebessümle izlemekteyiz.


Türk Tuborg Bira ve Malt Sanayi AŞ tarafından Türkiye'de üretilen Euro Pale Lager tipi bu birayı bardağa doldurduğumda üzerinde 2 parmak kalınlığında beyaz renkte köpük oluşuyor. Köpüklü ortamın biraz oturmasını bekledikten sonra berrak sarı renkteki biraya doğru hareketleniyor ve "bildiğimiz bira kokusu" eşliğinde ilk yudumu alıyorum. Hafif ekşi daha çok tatlı maya ve malt aromasını takiben yuttuktan sonra derinden gelen belli belirsiz şerbetçiotu acılığı dışında bir şey algılamıyorum. Orta derecede asidite ve karbonasyon ile % 5 alkol içeren ince gövdeli biranın bitişi fazla uzun sürmüyor ama sıcak yaz günlerinde insanı fazlasıyla mutlu ediyor. Köpüğü ise arkasında fazla bir şey bırakmadan bardağın yarısından sonra ortadan kayboluyor. Yudum yudum bardağın dibine doğru ilerlerken çocukken evdeki camlı büfede yan yana duran uzun ince bardaklarını ve yasaksız eski güzel günleri hatırlıyorum. Ayrıca eski şişenin yeni şişeden daha zarif olduğunu, hangi tip şişe kullanılırsa kullanılsın mutlaka eski tip kapak kullanılmasını ve albeni yönünden etiket tasarımının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu biraya toplamda 75/100 puan veriyor ve idare eder (70-79) olarak değerlendiriyorum.

Not : Biralar hakkındaki farklı görüş, düşünce ve kanaatleri Beer Advocate ve Rate Beer ile Bira Sevdası ve Beerader sitelerinde bulabilirsiniz.

Bu yazıda araştırma ve inceleme sonucunda elde edilmiş kişisel kanaatler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında paylaşılmıştır. İçeriğinde önerme, özendirme, tanıtım, reklam ve öküz altında buzağı bulunmamaktadır. Atın ölümü arpadan olsun, azı karar çoğu zarar ya da bi kereden bişey olmaz demeyin. Siz doktor'un dediğini yapın yaptığını yapmayın. İçseniz de içmeseniz de alkol sağlığa zararlıdır !

Bu yazının hazırlanmasında internet kaynaklarından yararlanılmıştır ve kullanılan görsellerin tüm hakları sahiplerine aittir

In the preparation of this paper was benefited from internet sources and all rights of the images belong to their respective owners.

doctor's log : stardate 2016.2408 ... to be continued

21 August 2016

A Railroad Odyssey - Eastern Express ( II )

Bir Demiryolu Macerası - Doğu Ekspresi ( II )‍


Kemah'dan ayrılırken telefonla ısmarladığımız köfteler Erzincan'a ulaştığımızda peronda bizleri bekliyordu.


Ekmek arası köftelerimizi afiyetle mideye indirirken bir yandan da uzaktaki Munzur dağlarına bakıyorduk.


Bu mevsimde bu dağlarda ne kadar az kar olduğunu gördükten sonra küresel ısınma üzerinde derin muhabbetlere daldık.


Kulaklarımızın pasını alan ray tıkırtıları eşliğinde laf lafı açarken yavaş yavaş Sansa Geçidi'ne doğru yaklaştık.


Karasu ile birlikte Sansa Geçidi'ne girdiğimizde karlı dağlar iki yanımızı sardı.


Hemen hemen aynı yere ait bu 2 kareden üstteki 1983 yılında çekilmiş bir videodan çıkartılmıştır. 31 yıl sonra çektiğimiz alttaki karede ise eski yolun sağ alt köşede yer aldığını ve yeni yolun ötelenen Karasu yatağına yapıldığını gördük.


Sansa Tren İstasyonu


Sansa Geçidi'nden çıktıktan sonra uzayıp giden beyaz mutluluklara, duble yollara yem olan dağlara tepelere ve kara kavaklarda sahiplerini bekleyen kuş yuvalarına baka baka yola devam ettik.


Aşkale'ye geldiğimizde 22023 makinanın çektiği Kars'dan gelip Ankara'ya giden trenin bizi beklediğini gördük.


Aşkale Tren İstasyonu


Yol boyu gördüğümüz Yeşilçam film seti kıvamındaki bunun gibi terkedilmiş viranelere anlam veremedik.


Pencereden akıp giden dağlara baktıkça aklımıza onlarca türkü geldi ve bir türküden diğerine savrulduk.


Kandilli'de "Ay-Yıldız" ların kucaklaşmasını yakaladık.


Atlıkonak Köyü - Orda bir köy var uzakta diyerek gidemediğimiz köylerimize gene uzaklardan baktık.


Benim sadık yarim kara topraktır diye türkülenerek aramızdan göçüp gidenleri rahmetle andık.


Artık istasyonlarda " abi gaste gaste " diye seslenmeyi bırakan çocuklarımıza uzaktan da olsa el salladık.


Erzurum düzlüklerinde birlikte yaşama tutunan ağaçların kardeşliğine şahit olup saygı duyduk.


Kilometreleri adım adım tüketirken içimizde Cağ Kebap heyecanı yüzümüzde anlamlı bir gülümseme vardı.


Erzurum'a gelmeden hemen önce Sun Express ile selamlaştık.


Kış oyunları için yapılan olimpik tesislere bakarken atlama kulelerinin ileride bir gün, zemin etüdü olmadan temelsiz yapıldıkları için, yıkılacakları aklımıza bile gelmedi.


Sonunda Erzurum'a ulaşıp ve Cağ Kebap'larımıza kavuştuk.


Erzurum'dan sonra yol boyu yığılmış saman balyaları kışın bir şekilde yumuşak geçtiğine işaret ediyordu.


Hasankale Tren İstasyonu


Yekebat ( Çakırtaş ) Köyü Demiryolu Köprüsü - Güneşi arkamıza aldıktan sonra dere tepe yol almaya devam ettik.


Buğdaylı Köyü ve sol arkada Akçatoprak ( Poslu Baba ) Dağı


Akçatoprak Dağı demiryolunun 18 km güneyinde yer almaktadır.


Horasan'dan sonra ısıtmayan güneş ufka doğru yavaş yavaş alçaldı.


Sarıkamış'a doğru çıkarken beyaz sessizlikler arasında duyulan tek şey rüzgar ve 22000 lik makinanın uzaktan gelen sesiydi.


Demiryolu ile birlikte kıvrıla kıvrıla Süngütaşı Çayı'nı takip eden eski Erzurum-Kars yolu üzerinde çok sayıda taş köprü gördük.


Allahuekber Dağlarından yola çıkan Süngütaşı Çayı yol boyunca dereleri toplayarak Horasan doğusunda Aras Nehri ile birleşmektedir.


Süngütaşı - Kayalıklar üzerinde Urartu'lar döneminden kalma Zivin Kalesi kalıntıları yer almaktadır.


Karaurgan yakınlarındaki bu tünelden sonra hava iyice karardı ve fotoğraf çekmeyi bıraktık. Daha sonra Kars'daki lokantaya alo deyip yerimizi ve siparişimizi bildirdik. Ayrıca biz gelmeden önce dükkanı kapatıp gitmemelerini özellikle rica ettik.


Kars'a geldiğimizde eşyalarımızın bir kısmını kompartmanlara kilitleyip zaman yokluğundan dolayı 2 taksi ile otelimize doğru hareket ettik.


Oteldeki kısa ihtiyaç molasını takiben lokantaya ulaştığımızda masamızın ve personelin bizleri beklediğini gördük.


Menüye gelince çorba, salata, mercimekli erişte ve hoşaf eşliğinde tabi ki tandırda kaz ama yanında rakı arama bulamazsın !


Kazın porsiyon fiyatını duyduğumuzda hep birlikte "ooooooooooo" çektik. Mekan sahibinin "ama bu kazın iyisi" cevabı üzerine bir arkadaşımızın "hocam bu saatte bizden iyi kaz mı bulacaksın" demesiyle film koptu J


Kars caddelerinde turlayıp yediklerimizi biraz olsun erittikten sonra alışverişimizi tamamlayıp otelimizin yolunu tuttuk.

* Öyküde kullanılan görsellerden bir kısmı Trenyolu Grubu üyelerine aittir.

doctor's log : stardate 2016.2108 ... to be continued